Kanal D’nin perşembe akşamlarına damga vuran dizisi Dilek Taşı'nda 'Figen' karakterine hayat veren Hazal Subaşı, Hello dergisinin yeni sayısına konuk oldu.
1980'lerde geçen dizide oynamak size neler katıyor? sorusuna güzel oyuncu, 1980’ler Türkiye’nin sınandığı, zor bir zaman dilimi. Büyük acıların ve herkesin hayat mücadelesi içinde savrulduğu yıllar. Hep merak ettiğim, okuduğum kadarıyla hakim olmaya çalıştığım bir dönemi, bu proje sayesinde daha da hissederek yaşama fırsatım oldu. Günümüze baktığımızda, o zamanın şartları belki çok daha ağır ama içinde ayrı bir samimiyet de var yanıtını verdi.
Figen Sadece Kalbiyle Konuşuyor
Hazal Subaşı, rolüne nasıl hazırlandığını anlattı. Figen'i gerçekten anladığım ve ifade etmek istediğim bir yerden resmediyorum. Fikirlerini beyan etmekten çekinmeyen bir karakter olmakla beraber, içinde bulunduğu durum, bazen sözlerin bile yetersiz kaldığı bakışlarıyla anlam bulduğu bir hayat. Hesapsız, kitapsız, sadece kalbiyle konuşuyor.
Sabit Fikirli İnsanlardan Uzak Duruyorum
Bir insanda beni en çok dürüstlük, şeffaflık, merhamet duygusu etkiler. Kendini geliştirme konusunda açık fikirli, hayattan keyif alan insanları da seviyorum. Samimi olmayan, kalbini hissetmeyen, hislerini yaşamaktan kaçan, sabit fikirli insanlardan olabildiğince uzak durmaya çalışırım.
Aşkı Doya Doya Yaşarım
Çabasız güzelliği seviyorum. İyi hissetmenin, iç huzurun ve kendine değer vermenin aynadaki yansıması gerçek olan. Aşkı da kalbimi hissettiğim, uçuş uçuş olduğum hallerin bütünü olarak tanımlayabilirim. Bu, ikili ilişkilerimde, yaptığım işlerde bana iyi gelen bir olma hali de. Aşkı doya doya yaşamayı seviyorum. Gözlerimin içine baktığında ışıltısını görmek şahane bir şey.